11 Nisan 2010 Pazar

Her An İş Başında Olan Enzimler


Bir insan bedeninde 2000 çeşit enzimin görev yaptığı bilinmektedir. Bu enzimler sayesinde yaşamımızı sürdürürüz; nefes almamız, sesleri duymamız, dışarıdaki manzarayı görmemiz, yemek yememiz kısacası vücudumuzdaki sistemlerin çalışması enzimlerin vesile olmasıyla gerçekleşir. Tek bir enzimi devreden çıkardığımızda, onun vücudumuzda yerine getirdiği görevler de devre dışı kalır. Hiçbir şey, bu gözle görülmeyen proteinin yerine geçip onun görevini üstlenebilecek yeteneğe sahip değildir.

Peki hayatımızın her anında, gerek vücudumuzdaki fonksiyonların gerçekleşmesinde gerekse çevremizdeki canlıların hayatlarını sürdürmelerinde varlığı zaruri olan enzimler tam olarak ne yaparlar?

Bir muzu ele alalım. Yeşil bir muzu birkaç gün pencere eşiğine bırakırsanız, sarıya dönüşecek ve tatlanacaktır. Olgunlaşma dediğimiz bu olay enzimler sayesinde gerçekleşir.

Bir köpek kemiğini gömer. İki hafta sonra onu çıkardığında önceden oldukça sert olan kemik yumuşamış, yiyebileceği hale gelmiştir. Bu da enzimler sayesinde gerçekleşmiştir.

Fidedeki domatesler henüz yeşil renkteyken onları Güneş'in altına koyarsanız, kısa bir süre sonra kızarırlar. Bu da Güneş ısısı ile hareketlenen enzimler sayesinde gerçekleşir.

Enzimler olmadan tohumlar filizlenmez, meyveler olgunlaşmaz, yapraklar renklerini değiştirmezler ve biz meydana gelemeyiz. Kısacası enzimler, canlı olan her şeyin yaşama sebeplerinden biridir.
Enzimler, bedenimizdeki sistemlerin tümünde gerçekleşen kimyasal işlemlerden sorumludurlar. Bunun yanı sıra bağışıklık sistemimizin en önemli elemanlarıdırlar. Görmek, duymak, işitmek, nefes almak ve hareket etmek için olduğu kadar yemek yemek ve besinleri öğütmek için de enzimlere bağımlıyız. Kanın pıhtılaşma sisteminde, kalp-damar sisteminin işleyişinde, karaciğerin, böbreklerin çalışmasında, toksik maddelerin vücuttan atılmasında, beynin beslenmesinde, hormonların vücuda dağıtılmasında, düşünebilmemizde, hatta rüya görebilmemizde bile enzimler başrollerdedir.

Enzimler, yediğimiz yemekleri küçük moleküllere dönüştürür ve bunların hücrelerimizin içine geçmesini sağlarlar. Hücre zarından geçerek hücrelere aktarılan bu maddeler, kan dolaşımına ve sindirim sistemine ulaşarak bütün vücuda yayılırlar. Enzimler sayesinde bu hazır parçalar yeni kaslara, kemiklere, sinirlere, salgı bezlerine dönüştürülürler. Kullanılmayan malzemeler ise enzimlerin karaciğer ile ortak çalışmaları sonucunda gelecekte kullanılmak üzere saklanırlar.

Bedende besinlerin taşınması, tümüyle enzimlere bağlıdır. Eğer enzimler bu görevlerini tam olarak yerine getirmezlerse, hafıza kaybı olur, sağlıklı düşünmek mümkün olmaz ve yorgunluk baş gösterir. Çünkü beyin de yeterli besini alamamış olacaktır. Ancak vücutta böyle bir sorun yaşanmaz. Çünkü normal şartlarda enzimler, kendi görevlerini asla aksatmaz, bedene giren bir besinin değerlendirilmesini hiçbir zaman atlamazlar. Her besinin, vücut için büyük bir öneme sahip olduğunun bilincindedirler. Her parçayı değerlendirir, hiçbir şeyi israf etmezler.

Enzimlerin aralarındaki iş bölümü göz kamaştırıcıdır. Bir enzim, fosforu kemiklerin inşası için kullanır. Diğeri kanın pıhtılaşmasını sağlarken, bir diğeri demiri kırmızı kan hücrelerine bağlar. Bazı enzimler oksidasyonu gerçekleştirir, yani diğer maddeleri oksijen ile birleştirirler. Bu sırada bazıları da karbon dioksiti akciğerlerden ayrıştırırlar. Proteinleri, şekeri ve karbonhidratı yağlara dönüştürmek yine enzimlerin görevidir. Sperm hücresi, dişi yumurta hücresini delebilmek için özel enzimlere sahiptir. Bağışıklık sistemindeki enzimler ise, kan ve dokulardaki atık maddeler ve zehirlerle sürekli olarak mücadele halindedir.

Enzimler şekerin, karbon dioksit ve suya ayrıştırılması gibi kimyasal işlemleri, saniyeler içinde, yüzlerce hatta binlerce kere, tüm bir ömür boyunca hiç durmadan gerçekleştirebilirler.

Enzimler hücre içinde parçalayıcılar, sentezleyiciler ve düzenleyiciler olarak sürekli faaliyet halindedirler. Hücre içinde saniyede ortalama 40 ayrı reaksiyon, enzimler aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. Reaksiyonları hızlandırıp görevlerini yerine getirdikten sonra hiçbir değişikliğe uğramadan ortamı terk eden enzimler, başka reaksiyonlara da katılmaya devam eder ve bu şekilde sürekli olarak kullanılırlar. Bu, beden için önemli bir tasarruftur. Enzimlerin sürekli üretilmeleri gerekli değildir. Onlar, bedende bir depo şeklinde varlıklarını korur ve görevlerine devam ederler.

Enzimler, yaraları iyileştirir ve enfeksiyonları tedavi ederler. Bağışıklık sisteminin mikroplarla savaşması sonucu meydana gelen enkazı da ortadan kaldırırlar. Öldürülen mikroplar, antikor-mikrop bileşimleri ve zehirler, vücutta gerçekleşen savaş sonrasında enzimlerin özenli çalışmaları sonucunda yok edilirler. Bu atıklar eğer vücuttan atılmazlarsa, damarların tıkanmasına neden olmaktadırlar.

Enzimler, tedbir almaları gereken durumların da farkındadırlar. Olağanüstü durumlarda nasıl hareket etmeleri gerektiğini bilirler. Örneğin bazı hayvanlar uzun kış uykuları sırasında enerji üretmek için besin kullanamadıklarından, vücutlarındaki enzimler "temkinli davranırlar". Vücuttaki yağları yakmaya başlar ve bunları enerji verecek olan karbonhidratlara dönüştürürler. Bunu diğer zamanlarda yapmazlar. Bu özellikleri, besini tüketemedikleri zaman kullanacakları bir ayrıcalıktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder